İçeriği Görüntüle
Arama

Kavramlar ve Kazanımlar Bağlamında;
Kapsamlı Cinsellik Eğitimi ve Toplumsal Cinsiyet

Temel Kavramlar;

Kapsamlı Cinsellik Eğitiminin (KCE) öğrenim hedeflerini ve amaçlarını ayrıntılı olarak sunan “UNESCO, Cinsellik Eğitimi Üzerine Teknik Rehber-2018”, eğitim içeriğini 8 temel kavram üzerinden şekillendirmektedir.

Şu an okuduğunuz yazı kapsamında bu 8 kavramdan biri olan “Toplumsal Cinsiyeti Anlamak”, rehberdeki diğer 7 kavramın kazanımları üzerinden ele alınmıştır. Başka bir deyişle, teknik rehberde sunulan temel kavramların rolü ve işlevi, genellikle teknik rehberde yer verilen bilimsel araştırma makaleleri ve raporları ile toplumsal cinsiyet ilişkisi üzerinden irdelenmiştir.

İnsanlar hayatın birçok alanında cinsiyetleri, cinsel yönelimleri veya cinsiyet kimlikleri nedeniyle ayrımcılığa ve zorbalığa uğramaktadır. KCE gibi kapsayıcı bir eğitim planı, içerdiği kavram ve kazanımlar ile eşitliğin sağlanması veya iyileştirilmesinde etkili olabilir. Bu noktadan hareketle KCE’ nin toplumsal cinsiyet eşitliğine hangi yollarla ve ne ölçüde katkı sunabileceğine dair bilgileri bu yazının içeriğinde bulabilirsiniz.

İLİŞKİLER

Aileler, üstlendikleri rol ve sorumluluklar aracılığıyla toplumsal cinsiyet eşitliğine katkı sağlayabilir. Toplumsal cinsiyet normları, çoğu zaman aile bireylerinin rol ve sorumluluklarına yansır, yani aile ortamını şekillendirir. Ayrıca, aile ve ebeveynler bireylerin değerlerini, kararlarını ve tutumlarını etkilemekte ve yönlendirmektedir. Dolayısıyla, toplumsal cinsiyet eşitliğini inşasında aile ortamı ve ebeveyn etkisi önemli bir yer tutmaktadır. KCE, öğrencilere toplumsal cinsiyet normlarının aile içindeki rolleri ve sorumlulukları nasıl etkilediğini anlayabilme, bu roller üzerine düşünebilme ve düşüncelerini ifade edebilme becerileri kazandırmayı hedeflemektedir.

Yapılan araştırmalar anne baba rollerinin çocukların toplumsal cinsiyet algısı üzerinde belirleyici olduğunu göstermektedir. Örneğin Aksoy ve Baran tarafından (2017) Tokat’ ta yürütülen bir araştırmada, öncelikle annelerin cinsiyet rollerine yönelik algıları ölçülmüş, ardından da bu annelerin anaokuluna giden çocuklarının oyuncak seçimleri ve oynadıkları oyun türleri analiz edilmiştir. Sonuçlar geleneksel cinsiyet rollerini benimseyen annelerin çocuklarının evcilik, taşıt oyunları gibi belli oyun türleri üzerinde yoğunlaştığını, daha eşitlikçi cinsiyet algısına sahip annelerin çocuklarının ise farklı türde oyuncaklarla çeşitli oyunlar oynadıklarını göstermektedir. Yani, annenin cinsiyet algısı çocuğun oyuncak ve oyun seçimi üzerinde etkili olmakta ve çocukların oyun veya oyuncak çeşitliliğini azaltmaktadır. 2018 yılında 12-17 yaş grubundan öğrenciler ile İstanbul’da yürütülen bir diğer araştırmada, anne-babası eğitimli ve annesi çalışan öğrencilerin daha eşitlikçi cinsiyet rolü algısına sahip olduğu tespit edilmiştir (Kantoğlu ve ark., 2018).

Yalnızca Türkiye’ de değil dünyanın farklı yerlerinde de benzer bulgular mevcuttur. Kanada’ da 2011-2012 yılları arasında 7-13 yaşları arasındaki 326 çocuk ve bu çocukların ebeveynlerinden biri ile yapılan bir çalışmada, annelerin aile içi cinsiyet rollerine ilişkin inançlarının çocuklarının inançlarını etkilediği gösterilmiştir. Araştırmada, ev işlerinin erkeklerden çok kadınların üstlenmesi gerektiğine inanan annelerin ve aile içerisindeki rollerini para kazanmak ve çalışmak olarak tanımlayan babaların çocuklarının cinsiyete dayalı kalıp yargılara sahip olma olasılıklarının daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Öte yandan, kendisini daha çok çalışma hayatı ve daha az ev işi ile ilişkilendiren annelerin ve ev işleri konusunda eşitlikçi bir tutuma sahip babaların kızları iş hayatında daha çok yer almak istediğini belirtmiştir (Croft ve ark, 2014).

Yukarıda yer verilen araştırmalar dahil pek çok çalışma ve alandaki gözlemler, toplumsal cinsiyet normlarının genç yaşlardan itibaren etkili olduğunu ve ebeveynlerin eylem ve inançlarının genç kuşakların cinsiyet algılarının şekillenmesinde önemli bir rol oynadığını kanıtlar niteliktedir. Bu veriler üzerinden bakılınca toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamada ebeveynlerin ve aile ortamının ne kadar önemli bir etkiye sahip olduğu daha net anlaşılmaktadır. Bu bağlamda KCE, aile bireylerinin farklı ihtiyaç ve rollerini tanımlayabilme, toplumsal cinsiyet rollerinin aile içi sorumluluklara ve rollere etkisini kavrayabilme, bu konuda hislerini, düşünce ve beklentilerini ifade edebilme gibi kazanımlara yol açarak cinsiyet eşitliği hedefine ulaşmaya katkı sağlamaktadır.

Aile içi dinamiklerin ve eşitlikçi rollerin, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlama konusundaki rolü dünya çapında etkinlik gösteren kurumlar tarafından da vurgulanmaktadır. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), toplumsal cinsiyet eşitliğini sürdürülebilir kalkınma amaçlarından biri olarak belirlemiş ve bu amaca ulaşmada elde edilmesi gereken bazı hedefler sunmuştur. Örneğin bakım ve ev işlerinin adaletsiz bölüşümüyle ve cinsiyete dayalı ayrımcılıklarla mücadele etmek bu hedefler arasındadır (UNDP, 2020).

İlişkilerin bir diğer önemli boyutu, bireylerin sağlıklı ilişki niteliklerine dair doğru bilgiye sahip olmaması ve dolayısıyla ilişkilerini toplum tarafından dayatılan normlar etrafında şekillendirmesidir. KCE, bireyleri sağlıklı ve eşitlikçi ilişkiler hakkında bilgilendirerek toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle mücadeleye destek olabilir. KCE, öğrencilere aile ve ebeveyn ilişkilerinin yanında arkadaşlık, sevgi ve romantik ilişkilerde duyguları yönetebilme, güç dengelerini sorgulayabilme, uygun biçimlerde yakınlık ve sevgi gösterebilme becerileri kazandırmaktadır. Dolayısıyla, öğrenciler kazandıkları bu beceriler sayesinde daha eşitlikçi ve sağlıklı ilişkiler kurarak toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasında etkin rol oynayabilmektedir.

Günümüzde, çoğu birey ilişkilerini güç dengesizlikleri veya eşitsizlikleri etkisinde sürdürmeye devam etmektedir. Örneğin, dünyanın birçok yerinde, genç kadınların önemli bir kısmı 18 yaşından önce evlenmektedir. UNICEF’in verilerine göre, dünyada yaşamakta olan kız çocukları ve kadınların 650 milyonu 18 yaşından önce evlenmiştir. Ve her yıl bu sayıya 12 milyon kız çocuğu eklenmektedir. Türkiye’de ise; Aralık 2020’ de Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) Türkiye Ofisi ve Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü iş birliği ile 1993-2018 yılları arasındaki veriler esas alınarak hazırlanan “Türkiye’de Çocuk Yaşta, Erken ve Zorla Evlilikler” raporuna göre; 2018 yılında Türkiye’ de 20-24 yaş grubundaki kadınların yaklaşık %15’i 18 yaşından önce evlenmiştir. Bu evliliklerde genellikle partnerler arası yaş farkı oldukça fazladır ve bu nedenle hane içinde eşit olmayan bir güç ilişkisi oluşmaktadır (UNFPA, 2010). KCE ile bireylerin, erken yaşta evlilik tanımlamasını yapabilmesi, olumsuz sonuçlarını kavrayarak, özellikle kız çocuklarının kendi haklarını ve başvurabileceği destekleri öğrenmesi hedeflenir.

Bireylerin sağlıklı ilişkilerin eşitlikçi ve karşılıklı yapısına dair bir bilince sahip olması, bahsedilen güç eşitsizliklerini giderebilmek dolayısıyla da toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini azaltmak adına oldukça önemlidir. Sağlıklı ilişkilerin dinamiklerine dair bilgi ve analiz becerisi edinmiş bir erkek, içerisinde bulunduğu toplumun eril normlarının ona dayattığı kontrolcü ve baskıcı erkek rolünü kabullenmek yerine, bu normların ilişkilerine zarar verebileceğini kavrayıp daha eşitlikçi bir tutum sergileyebilir.

KCE, farklılıklardan (HIV, gebelik, cinsiyet, cinsel yönelim, ırk vs.) kaynaklanan ayrımcılık, damgalama ve eşitliksizliklerin, saygısız ve insan haklarına aykırı bir tutum olduğunu savunmaktadır. KCE, her insanın biricik olduğuna, topluma katkı sağlayabileceğine ve saygı duyulmayı hak ettiğine değinmektedir. Bu doğrultuda da öğrencileri farklılıklara yönelik kapsayıcı, saygılı ve hoşgörülü olmaları için teşvik etmektedir.

Farklılıklara karşı saygısız ve damgalayıcı bir tutum takınmak insanlara ciddi zararlar verebilir. Cinsiyet ve toplumsal cinsiyet kavramları sosyal, kültürel normlar ve dini inanışlar gibi birçok farklı faktörden etkilenmektedir. Bu faktörleri anlayabilmek ve üzerine düşünebilmek, kendi cinsiyet kimliğini kabullenebilmek ve başkalarının cinsiyet kimliğine saygı gösterebilmek KCE’ nin öğrenme hedeflerindendir. Bu yüzden KCE, çocuk ve ergenlerin sosyal normları analiz edebilmelerini ve ayrımcılık, damgalanma ve zorbalığa maruz bırakılan bireylere uygun yardım yöntemleri kullanarak destek sağlayabilmelerini amaçlamaktadır.

Cinsiyet rollerinden ve kültürden etkilenen bir diğer ilişki ebeveyn-çocuk ilişkisidir. Bireyler iyi bir ebeveyn olmanın ne anlama geldiği konusunda farklı yargılara ve fikirlere sahip olabilmektedir. KCE, öğrencilere ebeveyn tutum ve davranışlarını etkileyen normlara ve kalıp yargılara yönelik bir farkındalık ve analiz becerisi kazandırmayı hedeflemektedir. Öğrencilerin yaşadıkları toplumun değerlerini, normlarını ve inanışlarını eleştirel bir gözle değerlendirebilmesi, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerine dair bir bilinç kazanmalarına katkı sağlamaktadır (Haberland ve Rogow, 2015).

DEĞERLER, HAKLAR, KÜLTÜR ve CİNSELLİK

KCE kapsamında öğrenciler kendilerinin ve başkalarının haklarına ve sınırlarına ilişkin bilgilendirilmektedir. Bireylerin sınırlarını bilmesi ve başkalarının haklarına saygı göstermesi toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanabilmesi için en temel şartlardan biridir.

Öte yandan, nesilden nesile aktarılan bazı eşitsiz ve olumsuz sonuçlar doğuran kültürel pratiklerin ve normların durdurulmasında, hak kavramına dair bilgi sahibi olan bireyler etkili bir rol oynayabilmektedir. Öğrencilerin, toplumsal cinsiyet normlarını ve pratiklerini; ebeveyn, akran, romantik partner ilişkileri üzerindeki etkilerini anlayabilme, bu etkilerle mücadele edebilme becerisi KCE’ nin sunduğu kazanımlar arasındadır.

Aileler ve toplumlar aracılığıyla benimsenen değerler, tutumlar ve roller, bireylerin seks ve cinsellik ile ilgili öğrendiklerini belirleyerek cinsel davranışlarını ve kararlarını etkilemektedir. KCE; çocukları ve ergenleri, kararları ve davranışları üzerinde etkili olan bu değer ve tutumları fark edebilmeleri için desteklemektedir. Değerler, aileler ve kültür yalnızca bireylerin değil bir bütün olarak toplumların da cinsel davranışları, seks ve cinsellik algısı üzerinde etkili olabilmektedir. Olumsuz ve eşitsiz değerler ve normlar zararlı bazı pratiklerin ve geleneklerin sürdürülmesine neden olabilmektedir. Örneğin kadınların evlenmeden önce cinsel ilişkiye girmesinin yasak olduğu bazı bölgelerde, bu yasağa uymayan kadınlar işkenceye maruz kalmakta veya öldürülmektedir (The Washington Post, 2014). Ayrıca, günümüzde belli bölgelerde sürdürülen bir başka zararlı pratik olan kadın sünneti nedeniyle yaklaşık 200 milyon kadın ve kız çocuğu genital olarak sakatlanmıştır (Plan, 2016). KCE kapsamında, cinsel sağlık ve üreme sağlığı, insan hakları üzerinden temellendirilmekte ve öğrencilerin diğer insanların cinsel ve üreme sağlığına ilişkin haklarına saygılı bir tutum geliştirmesi hedeflenmektedir. Bu bağlamda, öğrencilere seks ve cinsellikle ilgili konularda toplumsal beklentileri ve eşitliği etkileyen değer yargılarını analiz edebilme, bu yargılar üzerine düşünebilme becerisi kazandırılmaya çalışılmaktadır.

 

Toplumsal cinsiyet normları bireylerin toplumdaki yerini etkilemektedir. Onları “daha değerli” hale getirmekte veya “değersizleştirmektedir”. Örneğin birçok toplumda birden fazla partnerle cinsel ilişkiye girmiş olması kadınları toplumda değersizleştirse de erkeklerin özellikle ergenlik döneminden itibaren cinsel ilişki yaşaması adeta erkekliğe kabulleri için bir gereklilik olarak görülmektedir.

Öğrencilerin parçası oldukları toplumun değerlerini kavrayıp kendi cinsellikleri ile ilgili uygun zamanı ve şartları analiz ederek sorumlu kararlar verebilmelerini sağlamak KCE’ nin öğrenim hedefleri arasında yer almaktadır. Öğrencilerin bulundukları ortamın değer yargılarını dikkate alarak kendi cinsellikleri ile ilgili, iyi oluşlarını gözeten ve sorumlu kararlar almaları KCE’ nin sunduğu farklı kazanımlar ile sağlanabilir.Yapılan araştırmalar; iyi hazırlanmış cinsellik eğitimi programlarının, sunulduğu ortam veya bağlamdan bağımsız olarak öğrencilerin davranışları ve tutumları üzerinde olumlu etkileri olduğunu göstermektedir (Kirby ve ark., 2006; Leijten ve ark., 2016). Örneğin 2016 yılında yürütülen bir incelemede, KCE alan gençler arasında; cinsel ilişkiyi erteleme, cinsel ilişki sıklığında ve cinsel partner sayısında azalma, daha az risk alma, daha yaygın kondom ve doğum kontrol aracı kullanma gibi sonuçlar gözlemlendiği raporlanmıştır (UNESCO, 2016). Bu noktada gerek cinsel ilişkinin ertelenmesi gerek doğum kontrol yöntemlerinin yaygın kullanımı gibi kazanımlar, bireylerin sorumlu kararlar alabilecek farkındalığa ve olgunluğa erişebilmesine kadar olan süreçte onları koruyucu ve destekleyici bir etki sağlayabilir. Özetle, KCE bireylerin cinsellikleri ile ilgili kendi iyi oluşlarını gözeten ve sorumlu kararlar verebilmeleri adına önemli bir role sahiptir.

ŞİDDET ve ŞİDDETTEN KORUNMA

Birleşmiş Milletler Kalkınma Planı kapsamında toplumsal cinsiyet eşitliği amacına ulaşmak için insan ticareti, cinsel ve diğer sömürü türleri de dahil olmak üzere kamusal ve özel alanlarda kadınlara ve kız çocuklarına yönelik her türlü şiddetin ortadan kaldırılması hedeflenmektedir (UNDP, 2020). Bu hedefe uygun olarak toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasında en önemli adımlardan biri olan şiddetle mücadelede, KCE oldukça önemli bir role sahiptir. Şiddet dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Türkiye’ de de ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. 2015 yılında Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü ve T.C. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından yürütülen “Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması” na göre ülkemizde her 10 kadından 4’ü yaşamları boyunca en az bir kez fiziksel ve cinsel şiddete maruz kalmaktadır.

KCE ile toplumsal cinsiyet temelli şiddet de dahil olmak üzere flört şiddeti, çocuk istismarı, cinsiyet kimliği/ ifadesi üzerinden şiddet, siber zorbalık vb. de dahil olmak üzere şiddetin tüm biçimlerinin insan haklarına aykırı olduğu vurgulanmakta ve öğrencilere her türlü şiddeti fark edebilme becerisi edindirmek hedeflenmektedir. Dahası, herhangi türden bir şiddetle karşılaştığında destek alabilmek veya şiddete maruz kalan bireylerin desteğe erişmesine yardım edebilmek de KCE’ nin öğrencilere kazandırdığı beceriler arasındadır.

KCE kapsamında, öğrencilere her bireyin kendi cinselliği üzerinde söz hakkına sahip olduğu ve cinsel ilişkinin karşılıklı onay ve rızaya dayanması gerektiği anlatılmaktadır. Öte yandan, öğrenciler onay üzerinde etkisi olan faktörleri analiz edebilmeleri ve cinsel onayı zayıf kılabilecek etmenlerden (alkol, güç dengesizlikleri, yoksulluk, toplumsal cinsiyet temelli şiddet vb.) kaçınabilmeleri konusunda da bilgilendirilmektedir. KCE sayesinde başkalarının bedenine ve mahremiyetine saygılı, sınırlarını bilen, onay ve rızanın öneminin bilincinde olan çocuk ve ergenler, toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı ilişkilerin ve dinamiklerin sağlanmasında etkin bir rol oynayabilir.

Çocuk ve ergenleri şiddete yönlendiren unsurlarla mücadele etmek, şiddetin azaltılmasında önemli bir yere sahiptir. KCE öğrencilerin yalnızca cinsellikle ilgili yanlış ve saptırılmış bilgileri ayırt edebilmesini değil aynı zamanda doğru bilgiye nereden ve hangi kaynaklar aracılığıyla ulaşabileceklerini de öğretmeyi hedeflemektedir. Hayatın birçok alanına nüfus eden bilgi ve iletişim teknolojilerinin gelişmesi ile, öğrencilerin cinsel içerikli yayınlara maruz kalma sıklığı da artmaktadır. Bu yoğun bilgi akışı sırasında doğru ve yanlış kaynakları ayırt edebilmek büyük önem kazanmaktadır. Cinsel içerikli yayınlar öğrencilerin cinsel davranış, tutum ve tepkilerini etkileyerek toplumsal cinsiyet eşitliğini zedeleyici birtakım sonuçlar doğurabilmektedir. KCE, öğrencilere cinsel içerikli yayınlar ve konuşmalarla ilgili uygun kaynaklarla veya güvenilir yetişkinlerle iletişime geçebilme, sosyal medyayı dikkatli ve sorumlu bir şekilde kullanabilme becerileri kazandırmayı amaçlamaktadır. Öğrencilerin cinsel içerikli yayınlar ve konuşmalar konusunda seçici ve bilinçli kullanıcılar haline gelmesi, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini arttıran bu yayınlarla daha etkin bir mücadele sağlayarak eşitliğe katkı sunabilmektedir.

SAĞLIK ve İYİ OLMA BECERİLERİ

Bireylerin cinsel davranışları ile ilgili kararları; arkadaşlar, kültür, toplumsal cinsiyet rollerine yönelik kalıp yargılar, akranlar ve medya gibi birçok unsurdan etkilenebilmektedir. KCE; öğrencilere, bu unsurların cinsel kararları üzerindeki etkilerini analiz edebilme ve tutum geliştirebilme becerisi kazandırmayı amaçlar.

Akranlar, bireylerin cinsel davranışları ve cinsel kararları üzerinde oldukça etkili olabilmektedir. Akran etkisi olumlu veya olumsuz yönde olabileceği için bu etkileri tanımlayabilmek ve baş edebilme becerisine sahip olmak altı çizilmesi gereken bir konudur. KCE öğrencilere, akranlarının kendi cinsel kararları üzerindeki etkilerini anlayabilme ve başkalarının cinsel kararları üzerinde yol açtıkları etkileri analiz edebilme becerisi kazandırmayı hedeflemektedir. Ergenlik ve cinsellik konusunda maruz kalınabilen akran baskısına karşı bir tutum sergileyebilmek, gerekli olduğunda reddetmek becerisi gösterebilme, cinsel davranışları etkileyen faktörleri fark edebilmek de bu bağlamda KCE tarafından sunulan kazanımlar arasında yer almaktadır.

Karar verme, öğrenebilen ve uygulanabilen bir beceridir. Bu nedenle KCE, öğrencilere cinsel davranışlarıyla ilgili bilinçli kararlar verebilmelerini desteklemeyi amaçlamaktadır. Öğrenciler cinsellikle ilgili bilinçli kararlar verebilmek için birçok farklı beceriye de ihtiyaç duymaktadır. Örneğin, kararlarını etkileyen faktörleri değerlendirebilmek, bu kararların başkaları üzerindeki etkilerini empati yoluyla kavrayabilmek, kararlarının olası yasal sonuçlarını kavrayabilmek, gerektiğinde güvenilir yetişkinlerden destek talep edebilmek bahsedilen becerilerden bazılarıdır. Karar verme becerisi kazanan ve davranışlarının sonuçlarını analiz edebilen bireyler, cinsel davranışlar dahil sağlıklı ve iyi oluş halini destekleyen sorumlu kararlar alabilir.

KCE, öğrencilere dileklerini, ihtiyaçlarını, kişisel ve cinsel sınırlarını ifade etme, başkalarının bu ifadelerini dinleme ve saygı gösterme becerisi edindirmeye çalışmaktadır. KCE öğrenciler arasında toplumsal cinsiyet rollerinin ve normlarının iletişim şekillerini nasıl etkileyebileceğine dair bir farkındalık oluşturmaya da çalışmaktadır. Bu sayede daha bilinçli bir iletişim ve diyalog kültürü oluşturmayı hedeflemektedir.

Sağlık ve iyi olma becerileri kapsamında bir diğer önemli konu medya okur yazarlığıdır. Medya; cinsellik, toplumsal cinsiyet rolleri ve normlarını olumlu veya olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Medya aracılığıyla desteklenen toplumsal cinsiyet normları ve cinsiyet rolleri toplumsal cinsiyet eşitsizliğini arttırıcı bir rol oynamaktadır (Clarke, 2010).  Medyada sunulan cinsellikle ilgili gerçekdışı roller ve normları sorgulamayı, analiz etmeyi ve karşı tutum sergileyebilmeyi teşvik eden KCE, cinsel davranışları olumlu yönde etkileyerek toplumsal cinsiyet eşitliğine katkı sağlayabilir.

Cinsellik ve cinsel sağlıkla ilgili doğru ve nitelikli bilgiye ve hizmete ulaşabilmek insani bir haktır. Dolayısıyla tüm bireylerin bilgiye ve desteğe erişebilmek adına mahremiyeti gözeten, maddi açıdan karşılanabilir, bilimsel ve yargılayıcı olmayan kaynaklara ulaşabilme hakkı mevcuttur. KCE kapsamında öğrenciler cinsel sağlık ve üreme sağlığı ile ilgili doğru bilgi ve destek alabilecekleri birimleri,Cinsel Yolla Bulaşan Enfeksiyonlar (CYBE) danışma, test ve tedavi merkezleri, modern korunma yöntemlerine yönelik hizmetler, toplumsal cinsiyet temelli şiddetle mücadele, kürtaj ve sonrası bakım merkezleri vb. gibi) belirleyebilme, ihtiyaç halinde bu birimlere ulaşabilme konusunda bilinçlendirilmektedir. Bununla beraber, KCE öğrencileri yukarıda sözü geçen bilgi ve destek birimlerinin çalışmasına yönelik değerlendirme yapabilmeleri için teşvik ederek sunulan hizmetlerin iyileştirilmesine de katkı sağlamaktadır.

Bazı durumlarda, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden temellenen birtakım sorunlar öğrencilerin içerisinde bulundukları toplumun ve çevrelerinin ötesinde bir desteğe ihtiyaç duymasına yol açabilmektedir. KCE kapsamında bu gibi durumlar için bireyler kendi toplumları dışında faaliyet gösteren destek mekanizmalarıyla ilgili de bilgilendirilmektedir. Özetle, hangi kaynaklardan ve birimlerden yardım talep edebileceğini seçebilen, ihtiyaç dahilinde çekinmeden destek alabilen ve sunulan hizmeti eleştirel bir gözle değerlendirebilen öğrenciler, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerine karşı daha etkin bir mücadele vererek toplumsal cinsiyet eşitliğinin inşasına katkı sağlayabilir.

İNSAN BEDENİ ve GELİŞİM

Tüm insanların bedeni biriciktir ve saygı görmeyi hak eder. İnsan bedeni kadın ve erkek bireylerde benzer ve farklı şekillerde gelişmektedir. KCE, öğrencilere kadın ve erkek beden gelişiminin farklı ve benzer yönlerine dair bilgilendirme sağlamaktadır. Öğrencilerin cinsel organları ve genel olarak insan bedenini merak etmesinin, bu konuda sorular sormasının bilgi edinme sürecinin doğal bir parçası olduğu da KCE’ nin savunduğu kazanımlar arasındadır. Merak edilenlere dair bilgi edinebilmek ve soru sorabilmek adına güvenli bir kaynak seçebilmek de KCE’nin öğrencilere kazandırmaya çalıştığı beceriler arasında yer almaktadır.

KCE’nin kazandırdıkları sayesinde öğrenciler erkek ve kadın vücudundaki değişimler ve gelişimler hakkında çekinmeden ve doğru kaynaklardan bilgi alabilir. Kadın ve erkek bedeninin gelişimine ve değişimine dair doğru ve ayrıntılı bilgi sahibi olan bireyler, bedensel farklılıklarından temellenen eşitsizliği ve ayrımcılığı azaltmada etkili olabilir. Daha ayrıntılı ifade edilirse, adet döngüsünün/gebeliğin kadın bedeninin, sperm boşaltımının erkek bedeninin doğal bir özelliği olduğunu bilen, bu değişimleri ifade edebilen ve nasıl gerçekleştiklerini kavrayabilen öğrenciler toplumsal cinsiyet eşitliğinin inşasında destekleyici bir role sahip olabilir.

KCE kapsamında insan bedeninin farklı kültürlerde ve toplumlarda farklı şekillerde değerlendirilebildiğine dair bir farkındalık oluşturmak amaçlanmaktadır. Yani, öğrencilere insan bedeni, cinsiyet, cinsellik, toplumsal cinsiyet ve üreme hakkında değişen algılara ve değerlere rağmen kendi bakış açılarını oluşturabilme becerisi kazandırılmak hedeflenmektedir.

KCE ile öğrencilere, özellikle ergenlik ve gebelik gibi bedensel ve hormonel farklılaşmanın yoğun olduğu dönemlere dair ayrıntılı bilgi sağlanmaktadır. KCE kapsamında üreme sürecine, gebeliğe ve gebeliğin tespit edilmesine dair bilgilendirme yapılır. Bireylerin, kendi bedenleri üzerinde bilgi ve kontrol sahibi olması, istenmeyen gebeliklerin nasıl önleneceğini bilmesi toplumsal alanda eşitsizliklerle mücadeleyi destekleyebilir.

Doğurganlıkları üzerinde daha fazla kontrole sahip olmaları, genç ve yetişkin kadınların yaşamlarının üreme rolleriyle daha az tanımlanmasına olanak tanır. Ayrıca, onlara eğitimlerine devam edebilme veya işgücüne katılabilme, evlerinde ve topluluklarında başka roller üstlenme fırsatı sağlar (Bloom ve ark., 2009). 2000 ve 2013 yılları arasında 44 ülkede 481.205 kadınla yapılan 66 farklı araştırma sonucu derlenmiş ve toplumsal cinsiyetle ilgili faktörlerin partner şiddeti üzerindeki etkisi incelenmiştir. Sonuçlar genç ve yetişkin kadınların artan eğitim düzeyinin ve iş hayatına katılım oranının partner şiddeti riskini azaltıcı bir etkisi olduğunu göstermektedir (Heise & Kotsadam, 2015). Yani, toplumsal hayatta güçlenen kadınlar, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasında önemli bir role sahip olabilmektedir.

KCE kapsamında öğrencilere gebelikten korunma araçlarına, bu araçların kullanımlarına, nereden temin edilebileceklerine ve gebeliğin söz konusu olup olmadığını kontrol etmeye yarayan testlere dair bilgilendirme yapılmaktadır. Bu bilgilendirme sayesinde genç ve yetişkin kadınların doğurganlıkları üzerinde kontrol sahibi olması, dolayısıyla sosyal hayata ve iş hayatına daha etkili katılımları sağlanabilmektedir.

2013 yılında Uluslararası Kadın Araştırmaları Merkezi (ICRW) tarafından Amerika’ da yayımlanan bir araştırma, doğum kontrolünün sağlanabilmesinin kadınların yaşamlarında dört temel alanda iyileşmeler sağladığını göstermektedir: sağlık, eğitim, işgücüne katılım, kadınların evdeki rolü ve değeri (Stoebenau ve ark, 2013). Doğurganlığını kontrol edilmesi çeşitli yollarla toplumsal cinsiyet eşitliğine katkı sağlamaktadır. Planlı ve kontrollü gebelikler kadınların ölüm riskinin azaltılmasını, annelik dışında başka roller de keşfedebilmelerini, eğitim hayatlarını sürdürebilmelerini ve işgücüne daha aktif olarak katılabilmelerini kolaylaştırmaktadır (Stoebenau ve ark, 2013; Bloom ve ark., 2009).

İnsan bedeninde değişimlerin yoğun olarak görüldüğü bir süreç olan ergenliğe dair yetersiz ve yanlış bilgiler, kalıp yargılar, bireyleri bu süreçte zorlayabilir, yaşamlarını olumsuz yönde etkileyebilir. KCE, öğrencilere ergenlik döneminde gerçekleşen fiziksel ve duygusal değişimleri kavrayabilme ve ilgili güvenilir bilgi kaynaklarına erişebilme becerisi kazandırmaktadır. Örneğin, öğrencilere menstrüasyonun korkulacak veya utanılacak bir şey olmadığına dair bir bilinç kazandırmak, kız çocuklarının menstrüasyon dolayısıyla yaşadığı utanma ve korku duygusunu azaltarak daha eşitlikçi bir ortamın sağlanmasına da olanak tanır.

KCE’ de ergenlik sürecinde yaşadıkları değişimlerle ilgili insanlarla alay etmenin, onları aşağılamanın veya utandırmanın yanlış olduğu, zararlı sonuçları aktarılırken, bir yandan da  bu değişim sürecini yönetebilme becerisi kazandırmak hedeflenmektedir.

Örneğin medya, kültür ve toplum aracılığıyla kadın ve erkeklere dayatılan normatif ya da bedensel görünüşe dair gerçekçi olmayan standartlarla ilgili bir farkındalık oluşturarak kadınlara ve erkeklere dayatılan fiziksel normlarla mücadeleyi desteklemektedir. Öğrencilere KCE ile fiziksel farklılıklara saygı duyma, toplum tarafından dayatılan fiziksel standartların beden algıları üzerindeki etkilerini analiz edebilme ve kendi bedenlerini beğenebilme becerileri kazandırmak hedeflenmektedir.

CİNSELLİK ve CİNSEL DAVRANIŞ

Kapsamlı Cinsellik Eğitimi ile “Cinsellik ve Cinsel Davranış” temel kavramı altında cinselliğin insan olmanın sağlıklı ve doğal bir parçası olduğu, bireylerin kendi cinsellikleri ve onu etkileyen faktörler üzerine düşünebilme becerisi kazandırmak hedeflenmektedir.

KCE kapsamında öğrencilere cinsel davranışlarının ve kararlarının yalnızca sağlıklarını değil gelecek planlarını da etkileyebileceğine dair bir bilinç kazandırmak amaçlanır. Bu nedenle KCE, öğrencilerin cinsel davranışlar, birliktelikler ve ilişkilerle ilgili bilinçli kararlar alabilmelerini, kararlarının gelecek planlarına olası etkileri üzerine düşünebilmelerini sağlamaya yöneliktir.

Öğrencilerin toplumun, ailelerin, inançların ve normların kendi cinsel davranışları üzerindeki etkilerini analiz edebilmesi KCE kapsamında sunulan ve toplumsal cinsiyet eşitliğine katkı sağlayan bir diğer kazanımdır. 2019 yılında yayımlanan bir araştırmada Amerika, Kanada, İsrail dahil olmak üzere 33 farklı ülkedeki 14-16 yaşlarındaki 4.071 kızdan ve 4.110 oğlandan veriler toplanmış ve cinsiyet eşitliği ile son cinsel ilişkide doğum kontrol yöntemi kullanımı arasındaki ilişki incelenmiştir. Sonuçlar cinsiyet eşitliğinin yüksek olduğu ülkelerde hem erkek hem de kadınlar arasında cinsel korunma yöntemlerinin daha fazla kullanıldığını göstermektedir (de Looze ve ark., 2019). Bu araştırmadan da anlaşılacağı üzere gençlerin cinsellik ile ilgili aldığı kararlarda toplumsal cinsiyet normları etkili olabilmektedir. KCE vasıtasıyla gençlerin bu normları fark edebilmesi ve kendi cinsellikleri ile ilgili bilinçli kararlar verebilmesi, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasını olumlu yönde etkileyebilir.

KCE kapsamında cinsel davranışlar ve bireyin sağlığı ve iyi oluşuyla ilgili sorumluluklar da birlikte ele alınır. Örneğin; cinsel ilişkideki partnerlerin her ikisinin de istenmeyen gebelik, HIV ve diğer CYBE’nin önlenmesine yönelik sorumlulukları olduğu gibi. Bunun yanı sıra bireylere cinsel ihtiyaçlarını ve sınırlarını ifade edebilmeleri için gerekli beceriler kazandırılmaya çalışılır. Ayrıca, cinsel konularda karar almak, istenmeyen gebelik, CYBE’nin önlenmesine yönelik risk azaltıcı stratejileri analiz edebilme ve kullanmayı planlayabilme becerileri KCE’nin öğrencilere edindirmeye çalıştığı diğer kazanımlardandır.

Erken yaşta görülen gebelikler genç kadınların hayatını birçok yönden olumsuz olarak etkilemektedir ve çoğunlukla halihazırda var olan eşitsizliklerin daha da belirginleşmesine neden olmaktadır. Çocuk yaşta, erken ve zorla evlilikler (ÇYEZE) kadınları çok küçük yaşta psikolojik, fizyolojik ve cinsel şiddete uğramasına neden olmaktadır. Ayrıca, ÇYEZE birçok kız çocuğun okulu bırakmasına, okula devam ettikleri takdirde zorbalığa ve damgalanmaya maruz kalmalarına ve çeşitli sağlık sorunları yaşamasına neden olmaktadır (UNESCO, 2017). Tüm bu negatif sonuçlar bireylerin daha fazla eşitsizliğe ve ayrımcılığa uğraması anlamına gelmektedir. Bu noktada, KCE cinsellikle ilgili daha bilinçli kararlar alabilmelerini destekleyip erken yaşta gebelik veya HIV ve diğer CYBE gibi toplumsal cinsiyet eşitsizliğini arttıran risklere karşı  koruyucu bir etki oluşturabilir. Diğer bir deyişle, KCE toplumsal cinsiyet eşitsizliklerine karşı risk azaltıcı bir etki sağlayabilir.

CİNSEL SAĞLIK ve ÜREME SAĞLIĞI

KCE kapsamında bu kavram ile öğrencilere kendi bedenleri, cinsellikleri ve cinsel sağlıkları hakkında ayrıntılı ve bilimsel bilgi vermek hedeflenmektedir. Gebelik ve gebeliğin önlenmesi alt başlığı altında; gebeliği kontrol etmeye yarayan testleri tanımlayabilme, istenmeyen gebelikleri nasıl önleyebileceğini planlayabilme ve gerekli kaynaklardan konuyla ilgili destek isteyebilme gibi öğrenim hedefleri yer almaktadır. Yapılan araştırmalar erken hamileliklerde, genç kadınların gebeliklerini daha geç fark ettiğini ve kürtaj haklarına ilişkin yeterli bilgilerinin olmadığını göstermektedir (Guttmatcher Enstitüsü, 2015). Bu durum genç kadınların güvenli olmayan ve yetkinlikten uzak kişilerce yapılan riskli kürtaj yollarına yönelmesine neden olmaktadır (WHO, 2014; Clarke, 2010).

KCE’ de gebeliğin doğal ve planlanabilir bir biyolojik süreç olduğu ve istenmeyen gebelik riskini azaltmak için hem erkek hem de kadın kondomlarının doğru kullanımına dair bilgilendirme yapılmaktadır. İstenmeyen gebelik durumları dahil tüm gençlerin sağlıkları ve iyi olmaları için gerekli hizmet ve korumalara erişebilmesi gerekir. KCE bu bağlamda ergen annelerin eğitimlerine devam etmeleri ve okulu tamamlamalarına, üreme sağlığı hizmetlerine ayrımcılık yaşamadan erişebilmelerine yönelik bilgilendirmeler içermektedir. Buna ek olarak, toplumsal cinsiyet rollerinin ve akran normlarının gebelikten korunma araçlarının kullanımı üzerindeki etkisine dair bir farkındalık oluşturmak ve gebeliği önlemenin hem erkeğin hem de kadının sorumluluğu olduğuna dair bir bilinç kazandırmak amaçlanmaktadır.

Gebelikten korunma yöntemlerini bilmek ve kendi bedenleri üzerinde otonomi sahibi olmak kadınların hayatlarını ve geleceklerini daha etkili bir şekilde planlayabilmelerini ve doğal olarak toplumsal hayatta daha güçlü ve bağımsız bireyler olarak var olabilmelerini kolaylaştırmaktadır. Türkiye’de gebelikten korunma yöntemlerine yönelik ciddi bir bilgi kirliliği ve eksikliği mevcuttur. 2018 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırmaları sonuçlarına göre 20-24 yaş grubundaki kadınların dörtte biri gebeliği önleyici modern yöntemleri bilmemektedir. Bu modern yöntemlere nasıl ulaşacağını bilmeyen yine aynı yaş grubundaki kadınların oranı ise %29’ dur. Kadınların doğurganlıklarını kontrol edebilmesi, kendi bedenleri üzerinde otonomi sahibi olabilmesi, güçlenmelerine, bağımsızlaşabilmelerine ve dolayısıyla daha eşitlikçi bir ortamın sağlanabilmesine olanak tanır. Bu açıdan düşünülünce, KCE’ nin öğrencilere gebelik ve gebeliğin önlenmesi ile ilgili sunduğu öğrenim hedefleri toplumsal cinsiyet eşitliğini olumlu yönde etkileyecektir.

Dünya Sağlık Örgütü’ nün 2020’ de yayımladığı verilere göre, 18 yaşından önce hamile kalan genç kadınların evlilik veya birliktelik içinde şiddete maruz kalma olasılıkları daha yüksektir. Ayrıca, ergenlik dönemindeki hamilelik ve çocuk sahibi olmak çoğu zaman kızların okulu bırakmalarına neden olduğu için gelecekteki eğitim ve istihdam fırsatlarını olumsuz olarak etkilemektedir (Adolescent Pregnancy, 2020). Bu veriler göz önünde bulundurulunca, gebelik ve gebelikten korunma yöntemlerine dair bilgi sahibi olmak ve kadınların doğurganlıklarını kontrol edebilmesinin veya planlamasının toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri ile mücadeledeki yeri daha net anlaşılabilir.

KCE, çocuklara ve ergenlere kendileri veya desteğe ihtiyacı olan diğer aile bireyleri için güvenilir yerel kaynaklara ve destek sistemlerine dair bilgi vermekte ve onlara yardım isteyebilme becerisi kazandırmayı hedeflemektedir. Öğrencilerin kazandığı bu beceriler, erken gebelik ve CYBE nedeniyle damgalanan, bakım almaktan çekinen, ayrımcılığa ve eşitsizliğe uğrayan bireylere destek oluşturarak toplumsal cinsiyet eşitsizlikleriyle daha bilinçli ve etkili bir mücadele verilmesini sağlayabilir. Daha açık bir ifadeyle, KCE, her bireyin cinsel sağlık, üreme sağlığı ve üreme haklarına evrensel erişimini destekleyerek, damgalanmadan ve ayrımcılığa uğramadan yaşama hakkını savunarak toplumsal cinsiyet eşitliğine katkı sunar.

Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı temel kavramı kapsamında değinilen bir diğer konu HIV ve diğer CYBE ile ilgili risklerin anlaşılması ve azaltılmasıdır. Bu kavram toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasında oldukça önemli bir role sahiptir. Toplumsal cinsiyet normları nedeniyle cinsellikle ilgili konularda nereye veya kime danışılacağını bilmeyen gençler, cinsel ilişkiler ve sağlık sorunları ile ilgili durumları açıklamada veya ebeveynleriyle paylaşmada zorluklar yaşayabilmektedir. Bu noktada HIV ve AIDS’ te damgalanma, bakım, tedavi ve destek alt başlığı altında öğrencilere sunulan öğrenim hedefleri önemli bir yere sahiptir. Gerekli destek mekanizmalarına ulaşamamak veya önyargılar nedeniyle destek almaktan kaçınmak bireylerin ileriki hayatlarında daha fazla eşitsizlik ve zorlukla karşılaşmasına yol açarak toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması önünde büyük bir engel oluşturabilmektedir.

Yapılan bazı araştırmalar bireylerin çeşitli sebeplerle sağlık hizmetlerine ulaşamadığını destekler niteliktedir. Örneğin evlilik öncesi cinsel ilişkiye karşı negatif normların mevcut olduğu toplumlarda, evlilik öncesi cinsel ilişki yaşayan gençlerin veya HIV pozitif kadınların yargılanmamak için sağlık hizmeti almaktan kaçındığı tespit edilmiştir (Sen & Östlin, 2008; Scorgie ve ark., 2013). Bazı toplumlardaki cinsellik normları özellikle genç kadınların cinselliğe, cinsel ilişkide korunmaya yönelik bilgi edinmekten, kondom temin etmekten ve kullanmaktan kaçınmasına ve dolayısıyla HIV riskinin artmasına neden olmaktadır (Weber ve ark., 2019). Bu verilerde de görüldüğü üzere, cinsel sağlığa ve üreme sağlığına yönelik kalıp yargılar veya bilgisizlik bireylerin gerektiğinde yardım istemesini ve destek almasını zorlaştırmakta, dolayısıyla eşitsizlikleri ve adaletsizlikleri arttırmaktadır. KCE öğrencilere, CYBE’ ye karşı korunmanın hem erkeklerin hem de kadınların sorumluluğu olduğuna, bu riskleri azaltmak için kullanılabilecek korunma araçlarına, bu araçların kullanım şekillerine ve nereden temin edilebileceğine dair yetkinlik kazandırmaktadır. Dolayısıyla KCE, öğrencilerin sağlık hizmeti alması önündeki çeşitli engellerle mücadele ederek toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına katkı sunabilir.

CYBE ve gebelik toplumda zaten var olan eşitsizlikleri şiddetlendirici bir etkiye de yol açabilir. Yapılan araştırmalar çeşitli eğitim kurumlarında hem akranları hem de eğitimciler tarafından okul çağında gebe kalan kadın öğrencilere yönelik zorbalık, şiddet ve ayrımcılık yapıldığını göstermektedir (UNESCO, 2017). Ergenlik döneminde gebelik yaşayan gençlerin okulu bırakma ve eğitimlerini sonlandırma olasılıkları daha yüksektir, ki bu durum genç kadınların ileriki hayatlarında iş bulma başta olmak üzere birçok alanda sorun yaşamasına neden olmaktadır (UNESCO, 2017). KCE kapsamında öğrencilerin erken yaştaki gebeliklerden dolayı okuldan atılması veya uzaklaştırılmasının bir insan hakkı ihlali olduğu anlatılmaktadır. Ayrıca, KCE ile öğrenciler, istenen veya istemeyen gebelik yaşayan bireylere sağlık, eğitim ve diğer tüm hizmetlere ulaşabilmesi adına destek sağlamaları için teşvik edilmektedir.

Kaynakça

UNESCO, International Technical Guidance on Sexuality Education, An evidence-informed approach, Revised Edition,2018

Adolescent pregnancy. (2020, January 31). WHO. https://www.who.int/news-room/fact-sheets/detail/adolescent-pregnancy

Aksoy, P., & Baran, G. (2017). Annelerin cinsiyet rollerine ilişkin özellikleri ile çocukların oyuncak tercihleri ve oynadıkları oyun türleri arasındaki ilişki üzerine bir çalışma. Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi- Journal of Qualitative Research in Education, 5(1), 102-136. [Online] www.enadonline.com DOI: 10.14689/issn.2148-2624.1.5c1s5m

Bloom, D. E., Canning, D., Fink, G., & Finlay, J. E. (2009). Fertility, female labor force participation, and the demographic dividend. Journal of Economic Growth, 14, 79-101

Brown JD, L’Engle KL. X-Rated: Sexual Attitudes and Behaviors Associated With U.S. Early Adolescents’ Exposure to Sexually Explicit Media. Communication Research. 2009;36(1):129-151. doi:10.1177/0093650208326465

Clarke, David J. (2010). Sexuality education in Asia: Are we delivering? An assessment from a rights-based perspective. Bangkok, Plan.

Croft, A., Schmader, T., Block, K., & Baron, A. S. (2014). The Second Shift Reflected in the Second Generation. Psychological Science, 25(7), 1418–1428. https://doi.org/10.1177/0956797614533968

de Looze, M., Madkour, A. S., Huijts, T., Moreau, N., & Currie, C. (2019). Country‐Level Gender Equality and Adolescents’ Contraceptive Use in Europe, Canada and Israel: Findings from 33 Countries. Perspectives on Sexual and Reproductive Health, 51(1), 43–53. https://doi.org/10.1363/psrh.12090

Guttmatcher Institute. 2015. Adolescent Pregnancy and its Outcomes Across Countries Fcatsheet. New York, Guttmatcher Institute. https://www.guttmacher.org/sites/default/files/pdfs/pubs/FB-Adolescent-Pregnancy-Outcomes-Across-Countries.pdf

Haberland, N., & Rogow, D. (2015). Sexuality education: emerging trends in evidence and practice. The Journal of adolescent health: official publication of the Society for Adolescent Medicine56(1 Suppl), S15–S21. https://doi.org/10.1016/j.jadohealth.2014.08.013

Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü & T.C. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı. (2015). Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması. Hacettepe Üniversitesi. http://www.openaccess.hacettepe.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/handle/11655/23338/KKSA-TRAnaRaporKitap26Mart.pdf?sequence=1&isAllowed=y

Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü & UNFPA. (2020, December). Türkiye’de Çocuk Yaşta, Erken ve Zorla Evlilikler. UNFPA. https://turkey.unfpa.org/sites/default/files/pub-pdf/turkce_web_son_pdf.pdf

Heise, L. L., & Kotsadam, A. (2015). Cross-national and multilevel correlates of partner violence: an analysis of data from population-based surveys. The Lancet Global Health, 3(6), e332–e340. https://doi.org/10.1016/s2214-109x(15)00013-3

Kirby, D. B., Laris, B. A., & Rolleri, L. A. (2007). Sex and HIV education programs: their impact on sexual behaviors of young people throughout the world. The Journal of adolescent health:official publication of the Society for Adolescent Medicine, 40(3), 206–217. https://doi.org/10.1016/j.jadohealth.2006.11.143

Leijten, P., Melendez-Torres, G. J., Knerr, W., & Gardner, F. (2016). Transported Versus Homegrown Parenting Interventions for Reducing Disruptive Child Behavior: A Multilevel Meta-Regression Study. Journal of the American Academy of Child and Adolescent Psychiatry, 55(7), 610–617. https://doi.org/10.1016/j.jaac.2016.05.003

Louis, K. (2017). Pornography and Gender Inequality-Using Copyright Law as a Step Forward. SSRN Electronic Journal. https://doi.org/10.2139/ssrn.2905312

Plan International, Counting the Invisible:Using Data to Transform the Lives of Girls and Women by 2030. Woking, UK: Plan International, 2016. https://planusa-org-staging.s3.amazonaws.com/public/uploads/2021/04/state-worlds-girls-2016.pdf

Preventing unsafe abortion. (2020, September 25). WHO. https://www.who.int/news-room/fact-sheets/detail/preventing-unsafe-abortion

Scorgie, F., Nakato, D., Harper, E., Richter, M., Maseko, S., Nare, P., Smit, J., & Chersich, M. (2013). ‘We are despised in the hospitals’: sex workers’ experiences of accessing health care in four African countries. Culture, Health & Sexuality, 15(4), 450–465. https://doi.org/10.1080/13691058.2012.763187

Sen, G., & ÖStlin, P. (2008). Gender inequity in health: why it exists and how we can change it. Global Public Health, 3(sup1), 1–12. https://doi.org/10.1080/17441690801900795

Stoebenau, Kirsten, Rohini Pande and Anju Malhotra. (2013). Has fertility decline contributed to improvements in women’s lives? International Center for Research on Women Fertility & Empowerment Working Paper Series. 012-2013-ICRW-FE. Pages 1-40.

The Washington Post. (2014, May 28). Pregnant Pakistani woman stoned to death by her family. Washington Post. https://www.washingtonpost.com/national/religion/pregnant-pakistani-woman-stoned-to-death-by-her-family/2014/05/28/70b5ef4e-e67a-11e3-a70e-ea1863229397_story.html

UNDP. (2020). Gender equality and women’s empowerment. United Nations Sustainable Development. https://www.un.org/sustainabledevelopment/gender-equality/

UNESCO. 2016. Review of the Evidence on Sexuality Education. Report to inform the update of the UNESCO International Technical Guidance on Sexuality Education; prepared by Paul Montgomery and Wendy Knerr, University of Oxford Centre for Evidence-Based Intervention. Paris, UNESCO.

UNESCO. 2017. Early and Unintended Pregnancy: recommendation for education sector. Paris, UESCO. https://unesdoc.unesco.org/ark:/48223/pf0000251509.locale=en.

UNFPA. (2010). Comprehensive Sexuality Education: Advancing Human Rights, Gender Equality and Improved Sexual and Reproductive Health. https://www.unfpa.org/resources/comprehensive-sexuality-education-advancing-human-rights-gender-equality-and-improved

Valkenburg, P. M., & Peter, J. (2007). Preadolescents’ and adolescents’ online communication and their closeness to friends. Developmental Psychology, 43(2), 267–277. https://doi.org/10.1037/0012-1649.43.2.267

Weber, A.M., Cislaghi, B., Meausoone, V., Abdalla, S., Mejía-Guevara, I., Loftus, P.D., Hallgren, E., Seff, I., Stark, L., Victora, C.G., Buffarini, R., Barros, A.J., Domingue, B.W., Bhushan, D., Gupta, R., Nagata, J.M., Shakya, H.B., Richter, L.M., Norris, S.A., Ngo, T.D., Chae, S., Haberland, N., McCarthy, K.J., Cullen, M.R., Darmstadt, G.L., Greene, M.E., Hawkes, S., Heise, L., Henry, S.K., Heymann, J., Klugman, J., Levine, R., Raj, A., & Gupta, G.R. (2019). Gender norms and health: insights from global survey data. The Lancet, 393, 2455-2468.

WHO. 2014. Adolescent Pregnancy Factsheet. Cenevre, WHO. https://apps.who.int/iris/bitstream/handle/10665/112320/WHO_RHR_14.08_eng.pdf

Yurteri Çetin, N., Kantoğlu, A., & Erdoğan, A. (2018). The effect of social demographic factors on the perception of the gender role: an in-depth study performed on adolescents. Konuralp Tıp Dergisi, 175–187. https://doi.org/10.18521/ktd.368702

Kapat